17 Mayıs 2011 Salı

şey

buldum
dışımdaki kabuk
girmediğin hiç bir yer kalmadığında, gidip biraz da ona baktığında...
camlar
camlar
saçlar
güzel olsun istedi
derin olsun
kocaman olsun
bir tanecik olsun
ama yok öyle bir şey
öğretilmiş her şeyi bir kenara koydu sonra
yine öğretilmişlere döndü
bugün, bu hafta, bu ay
bu kadarı fazla dedi
duralım biraz
biraz duralım
biraz

30 Nisan 2011 Cumartesi

seni çok özlüyorum

çok özlüyorum
içimde bir şey eksik bu belli
belki onu özlüyorum
ne seninle ne sensiz -- doluyor
bir sürü pamuk koydum
azalıyor ama senin yanında
güzelleşiyor
yapamayacağım
böyle devam edemeyeceğim
tüm festivallerin canı cehenneme
tüm kanların
tüm sigaraların
tüm dizilerin
tüm noktaların
tüm acıların
yine duş
yine kir
yine duş
yine kir

11 Nisan 2011 Pazartesi

sen

benimle yaşadın
ben onunla
o benimle
ben sen o
biz siz onlar
sonra onu gördük
sonra ona bakınca
sonra işte olanlar oldu

seni seviyorum sevgilim

seni çok seviyorum
sushi kadar
atlar kadar
yer gök deniz kadar
benim kadar
senin kadar
seni seviyorum sevgilim
seni çok seviyorum
aşağılanmış hissettirecek kadar
başka hiç bir şeyin yapamayacağı kadar
güzel ...'lı bir kadın olarak
seni
çok
seni
çok
..

kalmana

izin verdi
kalmana izin...

bazen

öylece dalıp gidiyorum
bazen
öylece dalıp gidiyorum
bazen
gidiyorum
bazen
öylece
bazen
dalıp gidiyorum
neyse ki
dalıp gidiyorum
ya daha uzaklara gitsem...

8 Nisan 2011 Cuma

bir hafta on yılı döverse

on yıl bir haftayı ezermiş.

yaşamadığın birini

sevmek en kolayı
peki, yaşadığın birini sevmek?
insanları değil de eşyaları sev -- demeyen biri
ama insanları da değil de projelerini sev -- demeyen biri
dünyada maddeler var
ben belki de seni hiç öpmediğim kadar öpüp sonra çeker giderim sevgilim
ilk hallerinde dondurabilsem insanları
neyi severler
neyi severler bilmeden neyin yansımasıdır o
neye heyecan duyarlar
tanıdıkça
ben bugün üzüldüm sevgilim
senden istenilen soru sormadan
sadece bazı görevlerini yerine getirmekken
ben bugün soru sordum sevgilim
sence biz o kadar güçlü olup
sormasam daha iyi
ben soru sorunca sevgilim
cevaplarını vermek için bir an bile düşünmediğinde
ben işte buraya gelip
yazıyorum
midemdeki yumruk boğazımdaki yumruya dönüştü
ve sen
onu da görmedin

bir uyuşturucu olarak dizi izlemek

sanki biraz önce babam bağırdı da ben de bir çocuk gibi sustum.
otoritenin, gücün, ..., evet
gördük bir kez daha
ne kadar ne değişiyor
kadın tutmazsa
olacağı yok
bir sıfır yenik başladığın bir maçı nasıl kazanabilirsin
küçüğüm
benim bugün her yerim yandı
oyunculuk
bunun için miymiş?

karnımdan

ve ağzımdan yazıyorum
bu ne demek bilmiyorum
ağzımdaki tadı ve karnımdaki saplantıyı duyabiliyorum sadece
kızgınlıkların arkasındaki boşluğu doldurabilirsen
belki barışabilirdik biraz
kararlar, yollar, insanlar
hayat devam ediyor
geriye dönüş yok
kararlar, yollar, insanlar
bir şarkı
bir bardak kahve
biraz cesaret
bir öpücük
bir bakış
bir bakamayış
en çok o bakamadıklarında anlatıyorsun ya
işte onu ben çok seviyorum
canımı en çok bu yaksa da

yaşamak istediklerin

neler
hangi şarkıları dinlerken aslında neler yaşanıyorken sen neler yaşıyorsun
gidenler o kadar iyi değil
kurtarmak için
öldürmek gerekirken
sorularımı ben anladım ki
asla sana soramayacağım
hayat bu kadar tanımsızken
bir araya gelmek bu kadar zorken
yine de sadece sevmek
güzel olurdu
biz işte o gün
bittik

maddelere sahip olmak

o kadar da iyi değil.
birbirimize sahip olamadıktan sonra...

6 Nisan 2011 Çarşamba

beni çok sevdiler -- dedim

evet, görebiliyorum -- dedi.
sevilecek çok sevilecek o şeyleri...
beni sen bile merak etmezken...
onlar nasıl merak etsin...
ellerim pamuk. pamuk kızım dedi.
verdiğim sözü tutamadım.
içim rahat.
delirdim yanında.
geldim ve bulamadım.
ne olacaksa olsun.
sabah en güzel duşumu alacağım ve sanat başlayacak.
sigara ve akciğer açıcı yüzmek.
çok güzel insanlar.
çok sevdiler.
ağır geliyor dedi.
dirty speech.
şu an yunanistan'da bir tavernadayım.
bilgisayarın sesi bile korkuturken... sen?
dönüyorum.
yarın, bu yazdıklarıma bağlantım olmayacak.
ama gittiğim yere kendimi, evet, götüreceğim.
adımı sayıklarsan buna sevineceğim.
tırnaklarımı diplerinden kesiyorum.
sonra izliyorum.
elimde hep yazılar var.
bedenimde yazılar taşıyorum.
bedenimde seni taşıyorum.
kolumda bir boncuk var.
sıkılmak da değil bu, bir disiplin iddiası.
bir irade muamması.
sevgilim.
sex and the city.
boşluk.
betty.
canım.
kadınlarım.
canım.
sen.
sen.
sen.

4 Nisan 2011 Pazartesi

anti-aging ve bir doğum günü

kremleri satmak isteyen kadın: artık 25'lerde olmadığınıza göre..
ben: (sessiz)
havuzdaki teenage'ler: ne kadar çok yüzdünüz, kaç kere gittiniz, biz yoruluyoruz, kendinize gelin.
ben: 50.
sen: onunla beni mi konuştunuz?
ben: sen ne sersem bir şeysin.
taksiye ben: kestane alır mısınız?
taksi: yok, teşekkürler.
ben: niye?
taksi: peki, ay, alayım o zaman. (senden sonra ısrarcı oldum, adamım)
şarkı: lokme.
dizi: sex and the city.
film: juan.
sevgilim yarın beni ne kadar uzun öpeceksin?
değişen başka bir şey yok.
190x130 resmimin boyutları.
seni seviyorum sevgilim.
hbk demiş ki -- çok pornografik. hani böyle yazmak, her şeyi online paylaşmak...
ben porno severim bazen.
hbk demiş ki -- anne, baba ile olan hesaplaşmaların yıllarca yıllarca sürmesi ilkel.
"everest my lord" yarın senin suratını yalamak istiyorum.
klasik müzik, barok.
toplanmış bir ev.
ama her yeri sanat dolu.
yamuk duran kutuyu bu gece düzeltmeyeceğim.
anneciğim yeni yaşımda seni her gün arayacağım.
rüyalarında ben varken yanında kim var, söylesene...
varlık dergisi güzel bir dergi.
carmen de tüm tanıdıklığına rağmen...
anlaşılır olmak için yazmak ne tuhaf bir şey olmalı.
kendimle olmaktan ilk kez bu kadar zevk alıyorum.
bozuk evlerin ötesindeki gökyüzüne bakarken bana şık bir damla sakızlı kahve getirdiler.
tüm saçmasapanlığına rağmen kaybolduğum için seni seviyorum.
çıkmak, uçmak, ... dileğiyle...

1 Nisan 2011 Cuma

arabesk ağır

tüm noktalarını, ben düşünmüştüm ki, o düşünmüştü ki, başka bir yerinden...
düşündüğü gibi olmadı.
içinden bir vampir çıktı.
içinden bir.......................................
çiçekli bir evimizin kusmuş bir tenceresinden geçen terlemiş kuşlar
kuş ne demek dedi
kuş gibi dedim
uçuşkan
o nedir dedi?
dur senin anlayacağın gibi anlatsın dediler
sıcak mı dedi
bana daha farklı şeyler oluyor demişler
lineer yapıdan kaçmak
lineer yapının içindeyken ne kadar mümkün?
aaa hadi geri dön
elimi ısır sonra barışalım
ve kadının içinden organlar patlamış
diğer kadın gelip onu yemiş
tüm karaciğerini
yemiş
ısırdığında kan çıkmamış da
parçalarını tükürüp yavrusuna yediren görüntünün üzerine bir çarpı atmış
sigarasının külünü suya ..mış da oradan yürüyen dev adama kollarını sormuş
neden sen 305 kilosun?
senin ayaklarında neden yapışık parmaklar var derken hayır demiş benim bir tek ayağımda on iki parmak var demiş onunla gülümseyen diğer organlar demiş ki ben deliklerden çıkan dumandan öte sarmaşığım peki demiş minik dev,
minik dev bir gün dağdan bağırmış
bir gün yolda yürüyordum.
o duvarlı o seni uyaran o her şeyi titreten ker gelmiş
bu kafa ile çok zor
emek gerek demiş bilge kral dönüşmek için
ben bugün seninle deli gibi dönüştüm
bu mümkün değil demiş bilge kraliçe
biri ile dönüşemezsin onu ancak yersin
yedim demiş
tüm kollarını ve tüm saçlarını yedim
geri kalan o aşkla
elinde ne var diye bakmış
bir migrostan alayı almamış bakkal bulmuş
o bakkalın içindeki arka odada bir tüp varmış
o tüpün içindeki mavi gaz her yere uçmuş
sivy gelmiş
çocuklarını bantladığı odadan kaçmış
bu tuşların taşı senin göbeğin kadarmış
parmaklarındaki o inadına sürülmüş taze salçalı berbat çakmak oraya o gün kayak yaparak gelmiş
ben sana kemal gelsin demedim mi
bülbüllü
yıllar bir dolu bir boş geçiyor
kocaman kadın arkasını döndü ve kanatlarını gördüm
yapmacık gülümsemeleri
öğrendiği yerden ah o insanları bir daha görmeyecek olmak
ah'lı cümlelere de bir siktir
seni içime
hadi gelsene yunanistan'a seninle hiç gitmedik mesela
tüm kadınları, çocukları, bebekleri, tüm çöpçüleri, tümleri dudağından öptü
sonra dedi ki bu dudak morarmış
o dili bilmediğimiz için ben çok şaşkındım ama
kafana koysan yaparsın dedi
iknasının ötesinde 1500 tane öpücük olmalı
1750 tane duvarı varmış
2500 tane kedisi
30000 tane mağarası varmış - gel dedi
tamam dedim
80000 severim ben dedim
o da bir şey mi, ben de 7 tane var dedi
ben o zaman seni çok sevdim sevgilim

travma gibi dinledi

vur-du dedi.

ya

nasıl desem, susmak, bunu yapabilir misin?
yapamıyorum.
anlatsana.
yapamıyorum.
dil.
diller.
diller.
çığlığı resimle atmak.
miss you. miss you. miss you.
dans ederken hiç olmayacak mı?
sus. sus. sus.
gel. gel. gel.
gerçekten yapmayacak mısın?
hiç bir şey istemiyorum.
ne çok şey.
yolculuğumun en güzel yanı, susmak.
susarak da...
ne kadar yapışkan.
bir yunan ..'sı.
kollarımın içinde gezinen o sıvı. babicik.
çok acıyacak. o zaman işte yaşadığını hissedeceksin.
girdiğin o delikler. bir kulak kadar.
neden yapamadım? :)
kendini bir güzellikle kabul etmek ki -- işte orada durulamayacak kadar...
hande.
hande.
hande.
hande.
hande bey. suya düşer.
:)
hande bey, bir gün sudan çıkar. bakamaz. suyun yüzüne bakamaz. suyun yüzüne bakamaz. suyun yüzüne bakamaz. biraz sonra seslerini hapsedecek. sana bir şey yapmam. yapabilirim ama yapmam.
gecelerce uyuma.
gecelerce uyumadan.
gecelerce.
bu fışkıran tortular. gerçekten yapmayacak mısın?
gerçekten yapmayacak mısın?
gerçekten yapmayacak mısın?
sake. maki. sake. maki.
çocuklu günler.
seni ne kadar.
kelimeler ne kadar.
ne yapayacağını çok da bilemeden. tam da bilemeden. şaşkın. şaşkın.
bir yunan...
bir yunan ..'sı.
bitmedi. bitirmeden gitmezsin. sigaraların hepsini söndürmeden. sen kocaman bir kahkahasın. canımı acıtır mısın? biraz daha sokar mısın?

31 Mart 2011 Perşembe

iyi uykular

canım. en doruktaki sensin. en ateş çıkaran. en sigara söndürülen. en şapşal. en utangaç. en plancı. en mutlu.

30 Mart 2011 Çarşamba

yeni kayıt oluştur

burası için anlamlı iken orası için anlamsız olması. 30 mart 2011, imzayı attım.
"çok demanding oldun."
film gecesine koşarken...
yarın olsun diye sabretmek...
iyi ki doğdun cümlesi ile...
hiç bir yere varamıyorum.
kendi kelimelerini üretmek?
hesabı öderken... tutuşturulan bir diğer para...
arabaların modelleri nasıl da dövüyor...
daha az yer oldum.
bu iyi.
pencereden kolunu bayrağı yakalamak için uzatmak...
okulun ruhu geçmiyor.
bildiğin kadın.
umursamazlık daha mı yakışırdı?
taksiyi senin için çevirince...
kapıyı sana açınca...
sandalyesini tutunca...
nmp olunmuyor.
gerçekler yaşanırken nmp olmak herkesin harcı olmamakla birlikte, herkesin harcı tamlaması da nereden gelmiş dilime oturmuş? o devrimi yapabilmek için sen git önce dilini değiştir.
seks.
yaşam belirtisi.
bakış açısı. dedi ki, kullanırsam trafikteki tacizi anlayabilirim.
saçları uçtu.
gözlüğünü taktı.
tepesini açtı.
etkileyici olma çabası etkileyici olandır.
yaptıkları değil de...
işte ben de o zaman içimden çok seviniyorum.
her gece beni yatırıyor. masal yok ama olsun.

iyi ki doğdun

hem sen hem de sen.

29 Mart 2011 Salı

loving strangers

ilginçtir bugün yine mutluyum. aşk. sevgi. tutku. artık her ne ise beni hayata bağlıyor.

28 Mart 2011 Pazartesi

çok mutluyum kalbim pırpır

biraz da dingin. güzel dinginlik... yeşilçam ödüllerine bakıyorum. hiç büyülü değil. hep bakanlara, sayın bakanım diyorlar ve bu gömlekli ceketli eğlencesiz görünümlü insanlar ve tabii kim yazdıysa o metinleri de,,, okunması da ayrı bir diksiyon ister, o da yok, kıyafetler de olmuyor, salon da az sonra kurufasülyelerimize koşacağız der gibi... bunu anlatmak zor. yapmacıklık içinde ödülü alan arkadaşları ile paylaşıyormuş. neyse... çilekler güzeldi. çok güzeldi. tadı değil de... izzet günay çok tatlı. çok ışıltılı bir amcaymış dedi f. bembeyaz saçları var. keşke vakıflara teşekkür etmese. çileklere dönmek istiyorum. muhabbetle kucakladı izzet günay. çileklerim. çileklerimiz. 16. şükranlarını arz etti. göbeğim kocaman oldu. duru koymuşlar bebeğin adını. ne çok şey oluyor. en güzeli sensin. seni bütün olarak sevebilir miyim? tüm parçalarınla... bunu yapabilirsem... ay herkes bıyıklı bu törende. ne kadar da intimate idi. cüneytciğim, bir bilsen... a'nın gidişini de kabul ettim. reglin getirdiği bir hareketsizlik, katılaşma ama kıpkırmızı bir ruh... bu adamın kafasına bir şaplak atıp koşmak istiyorum. herkes mi siyah giyer? dev bir sinema adamı. şey, yüzün kıpkırmızı olabiliyor ya hani, onu ben çok seviyorum. bugün ne kadar güzeldi. sen ne kadar güzeldin. yarın ne kadar güzel olacak? ben ne kadar mutluyum... ne kadar da... şey, mmm, soruların... yani ne kadar da tuhaf... özlediğim... canlandığım... elini başına koyup da düşündüğün zaman... emin olamamakla birlikte... ben de ısınıyorum. sımsıcak oluyorum. yumuşacık. ödül töreni izlerken fellini'ye döneceğimi bilmek ve dantelli çoraplarımla... çok güzel hissediyorum. aynaya ortaokulda daha sık bakardım da bana iç kırmızı iç çamaşırı ve ayna hediye ederdi sınıf arkadaşlarım :) onun gibi bir şey bu. onun gibi bir his. bugün yüzemiyorum. hem kaslarım dinlensin hem de kırmızılar gitsin. regl olmak çok güzel. kadına ait bir deneyim. anlatabilirim ama erkekler bunu yaşayamaz. canım hormonlarım. canım bedenim.

26 Mart 2011 Cumartesi

cüce pornosu izlemek...

tipitiple olan yeni yaşamım.
her şey herkes çok ...
cüce pornosu.
bir sürü zıplayan yağ.
bir sürü parmak sokulan delik.
yüklemi ve öznesi olan cümleler kurabilmek...
gezinen parmaklar, yazmak için.
bir sürü şeyi küçümsemek ama daha iyisini yerine koyamamak...
günler geçiyor.
aynı.
düşük sodyumlu.
eylem çek.
kitap yasakla. kitap yak. kitapları hamburgerlerin arasına koy ve ketçap sıkıp ye.
zamanın var. sorun bu değil. para da var. sorun bu da değil. enerji de var ama dağınık. sağlık bile var. eksik olanı bulamıyorum. hoparlörler?!
fatma girikli bir film.
azalan arkadaşlar.
saçma sapan işler.
leave house. caribou.
saçlar ve sakallar.
erkek sandım, kadın çıktıve buna bayıldım.
sıkılgan.
adama bak.
ali. maya. nil. doğu. efe. ateş.
belki de ancak birlikte yapılıyordur.
yüzmek tek başına yapman gereken bir eylem.
tırnaklarını da sen kesmelisin.
havaların ısınmasını hiç sevmiyorum.
daha da ısınması tam bir felaket olacak.
eşyalara olan bağımlılık daha da azalsın.
bir etek ve bir üst kalsın.
eşya ile mutlu olamam.
elektronik? o da eşya değil mi? kafanı bir şeye tak ve onu gerçek yaptığında...
tombuk kim? bana tombuk dedi.
canım lgtb.
kahvesine tüküren a.a.k.
tasarımdan anlamayan böcekleri böcek yapan şey anlıyormuş gibi davranmaları.
bunu onlara anlatamıyorum.
bu beni sinirlendiriyor.
anlatamamak ve benim bu halimdir belki beni sinirlendiren, onlar değil.
kimse kızdıramazmış, istemezsen.
akşam evli insanların katıldığı bir başka toplantıda buluşulacak.
sence ben neden sessiz kalıyorum?

22 Mart 2011 Salı

kendimden korkuyorum sevgilim

şehir üstüme üstüme geliyor.
seni çok özlüyorum.
kollarım, içindeki sinirler, damarlar hepsi çekiliyor.
müzik yardım ediyor daha da olmama.
müthiş bir sessizlikle ilerliyorum.
ama dokunsan nasıl da delireceğim.
nasıl da baktığın yerler alev alacak.
kaslarım yok.
hem proteinsizlikten hem de ben kıvrımlıyım.
seni çok özlüyorum.
çok çok çok'lu bir ülke.
tutunduğum neler kaldı?
sana her gün, demek istiyorum ki... baksana, geçiyor.
o odada, o tulumun içinde, altı yedi yıl kadar önce, yattım tek başıma.
üstüne gitmek istedim.
yalnızlığımın.
sonra, saçlarımı kestirmiştim. sarılar vardı.
şimdi, hiç öyle değil. öyle barışık, öyle doğal. bu dönemimde gelmen, yeniden yeniden hep gelmen ne demek oluyor?
uzun zamandır ağlamıyorum.
uzun zamandır içimde bir göl birikti.
uzun zamandır kurduk.
uzun. katı. içime gir.

20 Mart 2011 Pazar

beni

arar oldu. yıllar sonra. kocaman dev adam. sırlarım dedi. ama hep anlatır herkese bir iki tek atınca. herkes her şeyi biliyor. bu kadın, dedi, benden intikam almaya çalışıyor. burada öleceğim, dedi. gelip bulurlar. senin adın kezban olsun, dedi. gelir bakarsın böylece, dedi. o da ne demekse. biz bugün, ben bugün, bütün gün, yine o aynı hallerde, bir oraya bir buraya, iki küçük poğaça ile başlayarak güne, yürüdüm. kağıtlar aldım. renkli. sen, dedi, pırıl pırılsın. onun sakalları var. kırçıllı. öksürse sesi üç kere boğumlanır. pencerede içer sigarasını. kaydetmiştim. kaybettim. sigarası yandı. annesinin çerez tabaklarını kültablası yapar. dedi ki, çok çalışmayın, kuşlarla paylaşın ekmeğinizi. hayat o demek değil, dedi. bir hınçla banyoyu temizledi. sürte sürte bir sürü kılı, kiri gönderdi deliklere. rahatlayamadı. yoruldu sadece. hırpaladı kendini. ya ne yapsın? bergman mı konuşsun? slyvia'yı aldı. var aslında bilgisayarda ama dvd'si olsun. ona hep baksın. göz kırpsın. en çok şarkı söylerken mutlu. dans ederken. ama göbeği büyüyor. hem de içinde bebek yok. 5 kilo daha verirsen baya iyi bir parça oluyorsun, dedi. anılar. rakılar. rakılar. rakılar. belki de bu odada nefes alıp veren şu bedendir hayat. uykusunda pamuk. bilmem ki. sinema olsun demiştik. yemek olsun. sonra kahve falı karıştı. edebiyat dergileri, diğer dergiler. televizyonun sesi, onun evine daha erken geliyordu. telefondaki sesten anladım. şöyle bir bakınca nasıl da fikir sahibi oluveriyor insan. titreyerek çalan telefonlar. biraz bedri baykam. rc'deki film karesi çocuğu. arabesk. festival sana gelsin canikom. yaşayacak kadar cesaretin olsaydı... o zaman, biliyor musun, yine de tüketirdik.

18 Mart 2011 Cuma

nasır

göbeğimde, altında, derinlerde, bir sürü yemek var. püre olmuş. bugün ıspanaktan kıl çıktı. devam edemedim. şikayet de etmedim. etkisizce oradan ayrıldım. nasıldı dedi. onunla konuşamaz oldum. televizyonda seks sesli bir kadın yemek tarifleri veriyor. saçlarım uzuyor. neden .. değilim? gelmedi. gel demedi. yeni bir film. hepimize iyi gelecek. soda fena değil. dolapta milyonlarca yemek var. dışarıda milyonlarca yemeksiz var. kuruyan bulut. o gün güzeldi. bugün değil. hiç değil.

12 Mart 2011 Cumartesi

doğumgünü

bugün doğmuş. kahvaltıya gideceğiz. sonra da yemeğe. sonra yine sabah olacak, yine yemekler, yine tuvalet, yine hastalıklar ama devam edecek. uyumaktan gözüm şişmiş. uyumamaktan gözüm çizgilenmiş. sana bakmaktan vazgeçmedim. beni öylece bırakıp gittin. arabesk olmak kolay. nefes alamıyordu. midesi bozuktu. göğsü problemliydi. ortopedist lazım. halsizlik de çözülmeli. demir almalı. çocuk doğursa gelen çocuk kemikleri yer. en iyisi yine filmden çocuk.
duvarları sarıya boyadım. bu kez kelebek çizmedim.

11 Mart 2011 Cuma

hey bu nasıl oluyor?

evden blog'uma yazabiliyorum. dışarıdan yazamıyorum. küçük parmaklarıma ayakkabı çarptı. sert ama sızlayan bir haldeler. yarın festival başlıyor. ben hiç bir şey yapamadım. bu sıkıntılı ruhu çekmeceye kilitlesem öyle bir şey yapsam. sıkıla sıkıla ölmek ne kötü. çok çabuk sıkılıyorum. bence hayat programlandığı gibi değil. hiç değil. büyük de bir laf değil bu, yani hani, evet, öyle zaten. öyle değil mi? kimya önemli. orada bir şeyler bozuk. böyle şeyler her zaman başımıza gelir mi? nasıl şeyler? bilmem... bunu sana söylemek istemiyorum. birbirimizsiz kalmak acıtır. o zaman bu ne demek? tek başına odasında duramayan xc kaçtı. anlayamadığım bu da çok ilginç bir düğümmüş. çok özlerim. ama ben, yani gerçek olanı kaybettim. yani, ona hiç fırsatım olmadı. hani, eğer, 88 yoksa o zaman 88 ararsın doldurmak için... 88 yokken 102'ye bakamazsın. onun gibi. ne yoksa, o diline mi vuruyor? hadi, canım oradan. bir film tavsiyesi üzerine boktan bir gece geçirdim. yazılarım, hayali bir boşlukta salınıyor. annem öldü, babam doğdu, yazamamak... beni koklasana... nasıl kokuyorum? ayaklarımla, koltuğumun altı ve yanaklarım hani saçımla birleşen... mutlu son yok. hep bir oluşum hep bir devinim hep bir olma hali var.

10 Mart 2011 Perşembe

be yourself no matter what they say

be yourself
be yourself
be yourself
...
ayna karşısında saatlerce pijama ile dans etmek
topuklu ayakkabılarla mini etek klişesi yapmak
bacaklardaki tortulardan umutsuz
yüzdeki o gülümseme
ağza giren saçlar
dolanmış kordonlu -bu kez- kulaklık
ve işte
hayallerde
ne kadar olabilirse
o kadar yaşamak
açık pembe sutyen
siyah atletin altından askıları düşen
göbekteki minik ayva
ve işte
o gülümseme
aynadaki de olsa
saksafon sesi gibi
eğilirken fade out

oyun başlasın

dua okumuyorum.
seni öpmüyorum.
boş zamanlar endişelendiriyor.
doldurmuyorum da.
sabah bu kapıdan ilk çıktığımda baktığım o insanların suratları.
sanki bir masal kahramanı görmek istemek.
ama görememek.
ve yine telefon sesi.
sonra yamuk bir baş.
yürü yürü aynı yollardan. aslında değiştirdim de yolları.
fatmik, maya.
geldik.
oda, yani kendine yetebilmek.
sana -- çok midemi bulandırıyor benim bu çiftler.
bildiğin çift.
merhaba demiş olmak.
masamıza buyrun.
yok yok ben insanları sevmiyorum. bu çok ortada.
zamandaşlarım var. tecrübedaşlarım. gün geçirdaşlarım.
gün geçirdaşlarım dışındakiler o kadar da dindirmiyor.
beyin çok önemli. beyin tüm vucudunu şekillendirecek.
konuşma tarzın bununla ilgili.
giydiklerin ve yediklerin de.
kıvrımlı beyinler.
concept.

............

77777777
////////====
----____^^^^
''''''##
%%%*******"""""

mutlu bir çocukluk

geçirdin sen. ama kırıldıkların olmuştur. ilk yedi yaş önemliymiş. onu çok fena siktiler.

peki-diğer blog-taşıdıklarım

buraya yazalım. diğeri kapatıldı. evet, türkiye’de yaşıyorum. evet, burada sansür var. evet, pire için yorgan yaktılar. evet, canım çok sıkılıyor.

hc82

nefes buna bir örnek. çok sıkılıyorum. bunun sebebini bulup üstüne gitmek gerek. kaçmak olmuyor. uyumak olmuyor. bu sadece zamanı durduruyor. sonra, her şey kaldığı yerden devam ediyor. yazmazsam devam edemeyeceğim. böyle hissettiğim tek şey bu. insanın anlamsız varoluşu.
telefondaki sesten çok yoruldum. tv programlarının kalitesi sinirlendiriyor. yüzümü başka bir yere çeviremiyorum. bu da kötü. a-r yok. gitti. gidenler ve yerine koyamadıklarım. diğer blog’um kapatıldı. belki de belli aralıklarla ev değiştirmek, deri değiştirmek, blog değiştirmek gerek. b’nin eşyalarına olan aidiyeti gibi. onların temizliği, yeni modellerinin özenle seçilmesi, taşınması, kurulması, .. bir hayat verdiler buna. ses dersimi çok seviyorum. buluşuyoruz ve iki saat sound-music konuşup ayrılıyoruz. böyle bir birliktelik. belki de en iyisi bu. dünya bana çok ağır geliyor. dünyadaki varlığım. içimdeki boşluk dolmuyor. o boşluğu, böyle hani, fareyi koyduk göbeğine, üstüne tencere kapattık, sonra fare tencereyi değil de seni deldi geçti gibi, o boşluğu, öylece yardılar. şu anda mümkün değil dolmuyor. dün bütün gün uyudum. ama bugün, şu an buradayım. ve bu uyuyarak geçecek gibi değil. düzen devam ettiricileri.. sizden yoruldum. bu sistemden çok yoruldum. burnumdan soluyorum. adımlar duydum. korktum. basıyorum.

hadi tek yerde toplansın

sanki kalemimi değil de kalbimi isteyecek… mutlu ve huzursuz. çok uykulu ama dingin. heyecanla bekleyen, anlayan ama dokunamaz. hep söylerim: kollektif varoluş salatası.

bugün

blog'lar engellendi diye başka bir blog almıştım bambaşka bir siteden. çünkü bu istek durdurulamıyor. yani yazmazsam patlıyorum. sıkıntı böyle göğsümle karnım arasında bir yerde.
kitabını alabilir miyim'i öyle bir sor ki kalbini alabilir miyim olsun. işte tam öylesin. kalp atışlarını sinemada in real life different duyuyoruz. hani mesela çok yaklaşınca da olur. yüzmeyince boynum nasıl tutuluyorsa, öpmezsek ... olacak.
sevgili kocaman adam, nevzat'ı dinlemek ister misin?
yani bütün bunlar öyle hızlı uçuşuyor ki kafamda, -kafa çok kaba bir sözcük mü, kim öğretti bunca kibarlığı ya da sahteliği- yani onların bana hissettirdiklerini size hissettirseydim orgazm olurdunuz.
ke'ye yazmıyorum. bana uygun değil. bana göre değil. benim için değil. benimle değil. beni yansıtmıyor. göbeğim kocaman. sanki içinde bebek var. bebek girince nasıl olur? bu aralar herkesin bebeği oluyor. bebekliler bebeklerini anlatıyor. ben ne anlatıyorum? kocaman bir dans. kocaman bir öpücük. kocaman bir sevgili. yani evreler öyle belli ki. evlenirsen kocan olur. doğurursan bebeğin olur. ölürsen kaybolur gidersin. kitap yaz, resim yap, şiir oku. ölürsen kaybolur gidersin. hani varmış ya, ağaç devrilse, ormanda kimse yoksa, ses çıkar mı? asansörün sesini duydum. adımları hep dinlerim. bunun bana verildiği yere de lanet olsun. hayat başlı başına bir zorlama. ben başlı başına bir devamcı.

6 Mart 2011 Pazar

haberler

çok can sıkıcı.
sistem çok can sıkıcı.
güç sahipleri de öyle.
anlamaya çalışmak da.
ayşe teyzenin bileziklerini almak için onu öldüren vahşi sapık nasıl vahşi sapık oldu?
tecavüz eden t.k. nasıl sekse aç kaldı?
tutuklanan düşünen insanlar neden baskılanıyor?
sansür neden var?
intihar seçim.
ama neden uçurum bu kadar derin?
500 taksi plakalı bir insanı neden hala utandıramıyoruz?
akrabalarımız neden iyi gelmiyor?
her şey çok örülü bir yapmacıklık içinde devam ederken sessiz kalışımı anlayamamanız neden?
ve hediye almak ne demek?
kendimizi beğendirme çabası mı? bizi daha çok sevsinler diye verdiğimiz bir rüşvet mi?
her güne uyandığımda, buraya geleceğimi bilmek, bu sığınak, yani gelmeyince de, hani o normlar, olmayınca da, yani yemek yemek bile, daldığım anlarda, göğsüm, kasaplar, pembe çorap ve diğerleri, ben herhalde atlayamazdım. gaz daha iyi bir seçenek.

gerçek olan tek şey

sevmek. ama yapamıyorum. yani sevemiyorum. bazen de çok seviyorum. bu yaşımda, bir tür böğürtü, kabul edememe, içine alamama başladı. yani yazsam çok ağır olacak.

türkiye, aile, ben, parmaklarım. genelden özele. büyükten küçüğe.

yüzünü döndüğün yer ve köklerin.

parmaklarımı gezdirdim. bir yukarı bir aşağı. tik gibi. sağa sola.

the ballad of narayama_3

annesini sırtında dağa taşıdı adam.
bir baykuş onları izledi.
sonra belli ki, tek başına geri dönecek.
annesi dağda ölecek.
bir boğaz eksilecek dedikleri...

5 Mart 2011 Cumartesi

the ballad of narayama_2

bebek umarım kız olur, öldürmek zorunda kalmayız, satarız.
patatesleri paylaşırken... açlık var... hamile kadın iki kişilik yerken onu tarayan bakışlar...
yılanın biri bir fare yer.
ve bir grup insan kaçırıldı. toprağın içine canlı canlı gömülüyorlar.
baykuşun biri bir fare yer.
çok yediğinde öldürüleceğin bir yer.

the ballad of narayama

evet. izliyorum. şu ana kadar hayvanlar üst üste ağır ağır. ağaçta kadın ve adam hızlı hızlı. yaşlı kadın dişlerini taşa isteyerek hızlıca çarptı. televizyonda salak bir çocuk var. filmde bir hayvan deliğine girmeye çalışan bir adam var. yaşlı kadını acaba sırtında taşıyıp oğlu, narayama'ya bırakacak mı? daha bitmedi film. bugün mınni'nin doğum günü. mınni değil aslında miniğin. sevinmiş. çünkü, garanti bankası kutlamış. turkcell kutlamış. mesajlar gelmiş. bu acıklı. yani, spam gibi. özel değil gibi. zaman azalıyor. yaşla ters orantılı. f. arabalara bakıyor. midemiz çatlayıncaya kadar yiyoruz. sonra yürümek zor geliyor. sonra yine tüketim ve mümkün olduğunca az sevgi.

kapanan sayfalar

korkuttu beni. yazdıkça yazasım var. cumartesi gecesi abdi ipekçi kalabalık ve ışıklı. apartmanların çoğunda kırmızı halı var. girişteki merdivenlerde. pam pam pam. ah, küçükken apartmanın içindeki boşlukta yaptığımız şarkıcılık. sonra o kızın kafasına taş atmıştım. ağaçtan düşmüştü yani. meyvelere gidecekti taş. tırmanılamayacak ağaç. yağlı kayış adında bir oyun. erkeklerle dans. tarladaki mısırlar. inşaat sopaları. bo adında bir çocuk. çok acayip bir apartman. bodrum katında sünnet düğünleri olurdu. o nasıl bir eğlencedir?

karnımda

bir şişkinlik var. woolf izledim. iki kişi bizim kadar hiç mutlu olmamışlardır, dedi. atladı suya. kararlar. ciddiyet. hoşçakal küçük kız. kamera arkası. yani nicole the hours'da çok daha güzel. hatta orada güzel. güzel olan aslında belki de woolf ve onun ruhu. onun ruhuna bürünmüş bir hal. öyle bir ruh. öyle bir hal. öyle bir dalgınlık ama kaybolmuşluk ama kaybolmadan. içine girmiş ve orada yaşıyor. bu arada, kameramın kartı bozuldu. amerika'dan ucarak gele 32 gb'lık kart gitti. teknik gerçekler ve içeriksel ruh. haftasonu yatma bana iyi gelmiyor. yani zaman geçiyor ve geçiyor işte. listede çok şey vardı. bir kısmı oldu. daha olacaklar var. filmler, kitaplar, ... bu bir yaşam belirtisi. vızır vızır bir tek klavyenin başında oluyorum. o hiç zor gelmiyor bana. hatta ne çıkacağını merak ediyorum. hani mesela bozuluyorum da. bu mu çıktı, bu kadar mı çıktı diye. gökmen demişti. performans bittikten sonra, bitti dediğim için, kakasını bitirmiş ve bunu söyleyen çocuklara benzetmişti. sonra bazen yolda karşılaşıyoruz bu insanlarla. o zaman biz neden kaçarız? hani olur ya... konuşacak bir şeyimiz yok diye mi? eski halimizi bilen bir şahit, imdat gibi mi? o an çok kötü görünüyorum, gerçek halimi görmesin, ben bir starım hali mi? yoksa, bu bir refleks mi? o refleksin altında da yatanlar var. her şeyin altında bir şey yatıyor ve hepsi birbirine bağlı. bazen de hepsi alakasız ama biz bulalım da çözelim de bakalım da görelim de. bir gırtlak. bir göbek deliği. biraz kıl. biraz kucak. biraz dokunmak. biraz kiraz. biraz bana ait olmayan, biraz da olmayanı oldurmak. neydi bu şimdi? yamyamlar unga munga dansı yapmaya geldiler. anlaşılır olmak için mi yazmalı? yoksa duygusu yeterli mi? yoksa anlaşılıyor mu her şey? o zaman "n" neden dedi, üç kişiyiz, üçümüz de üniversite mezunuyuz, hiç bir şey anlamadık yaptıklarından, diye. bu bir iltifat. bu bir hakaret. bu bir kendini bilmezlik. bu bir karşıdakini bilmezlik. işte kim için yapmalı? paylaşmak için mi? uzaya savurup rahatlamak için mi? o iki kişiye mi yoksa? mumyalar mı?

pupi

uyandı. şımardı. yavşadı. gevşedi. kafasını soktu. midesi bulandı. haplarını aldı. midesi bulandı. ekmek kemirdi. yatakta. yatağa düşmedi. kırıntılar yoktu. tadı puslu. poşet sesi. yastığa gömüldü. tek kolunu, sol kolunu ters çevirdi. sağ kolunu asimetrik yaptı. başını yana koydu. anlattı. başladı. gün başladı. düşünmeye başladı. konuşmaya başladı. susturuldu. sıkıldı. her şey vardı. hiç bir şey yoktu. peynirler buldu. zeytinler koydu. özenmek için kekikler serpti. burnunu tatlı cadı gibi yaptı. öyle olmadı. bitti. biraz sohbet. o, onu aldatmış. o da onunla birlikteymiş. islamiyet tartışması yaşanmış. birileri öldürülmüş. kadın cinayetleri artmış. alman bakan'a tepki var. sonra zeytinler gitti. peynirler kaldırıldı. duş. maske. yatak. düşünce. bir kaç video. bir kaç araştırma. bir kaç casusluk. fil dişi kule. telefonlara red. ismine bakıp bakıp kapatmak. pupi pijamalarını giydi. saçlarını taradı. başkalarının yaptıklarına bakarak başkalarının yaptıklarını görmüş oldu. bunu yapmaya devam ederse, bu kadar sık tekrarlarsa kendisi hiç bir şey yapamayacak. nankör. küstah. ufak şeylerden zevk alamıyor. bir çok şey midesini bulandırıyor. kedisi yok. new york karnavalı başlamış. tezer özlü'yü istiyor. onunla kahve içmek, şarap içmek istiyor. o şimdi bir ağacın dalındaki meyve. sonra düşünmesi yasaklandı. vucuduna baktı. bazı yamukluklar var. bazı fazlalıklar, bazı eksiklikler var. amaçlarına bunları düzeltmeyi ekledi. demek ki memnun değil. demek ki pupi böyle sevilmeyecek kadar çirkin. pupiyi yaparsak sevebiliriz. o zaman bu pupi olmayacak. ideale yakın bir pupi sunumu olacak. taksicilerle barışmak üzere. bu da değişime bir övgü. sahi, ona ne oldu? değişime övgü, ben eskiden bir domatestim.

seni orada görmek

görüp görüp kaçmak
dönenler hep aynı
varlık'ta da aynı yazılar
insan okuduklarını, yaşadıklarını, hissettiklerini yazabilir
okumak ok
yaşamak problemli
hissetmek sanki bana bağlı değil
dişlerim
alt çene üst çenenin altına giriyor
sıkınca çenem yanaklarımdan taşıyor
dudağımı ısırabiliyor
dişlerim!
çok fazla hareket edebilecek değiller
çektirsem, bu onların ölümü olur
fırçalasam, bu onların duşu
kanasa, bu onların regli
çürüse, bu onların hastalığı, matemi
dişler
elmayı ısırsa, bu onlar için seks
vampir dişi taksak, bu onların kostümü, tiyatrosu, sahnesi
sararsa, bu onların mmmmm, bunu bilemedim
maskeler
çocuklu bir aile
o.b'nin sesi her yerde
dişe susam kaçması, aldatmak
dişi boyamak, cinsel tercih başkalaşması
hassasiyet
buz yemek
dişin kayak yapması
bağlantılar çok tanıdık
oyun yine de iyi geliyor
kapıları açarsın
gülümserken
sen aşıkken en güzelsin

her şeyi yazamamak

her şeyi çizememek
emeksizlik
tembellik
enerjisizlik
kansızlık
yapamamak
her şeyi çizmeye gerek yok ki
bir şeyi çizmek
mustafa bey'in başka bir hanımdan bebek durumu
reklamlar çok kötü
satmak için çabalar
yalanlar
bunlara zevkle çekirdekle inanmak
her şey belli
senin durduğun nokta neresi
affetmek
bilgisayarla birlikteyim
bugün beni bir bilgisayar öptü
bugün bana bir bilgisayar öğüt verdi, bir diğeri bana çiçek getirmiş
bugün bana bir...

4 Mart 2011 Cuma

midem

bulanınca dünya da bulanıyor.
sırtım ağrıyınca her yer ağrıyor.
ara verdim.
yatakta.
televizyonun hali.
benim halim.

yatçaz kalkçaz

yatçaz kalkçaz, uçurtma ne zaman? f.a.h.a.
bir aile, neden oluşur?
bir kişilik bir aile olur mu?
bir insan, bir kediden oluşan bir aile olur mu?
iki kadından ve iki erkekten olur mu?
iki çocuktan olur mu?
20 kişiden olur mu?
akşamları yemek yediğin...
hasta olunca aradığın...
onun dışındakiler zaten püf püf...
ailesiz günler dilerken sen, aileli günlere yelken açtı o.
aileyim, ailesin, aile.

yarısı

yaşamaksa seni, yarısı da düşünmekten öte.

it is so serious

sexually. inside joke. bla bla. hair. naughty. no. yes. you have a very good lawyer. six meetings. polisle vatandaşlar arasındaki ilişkiler. fransa. en fazla müslüman.

çok özlemek

çok takıntılı olmak ve çok amaçsız kalmak ile ilgili olabilir.

blog'um geri gelmiş

yazmak çok güzel. çok rahatlatıcı. rahatlayamamak neden bu kadar rahatsız edici?
yazmak çok güzel. sen de.
o kadar yamyamım ki... şey istiyorum, hani yaşadık öldük diyelim ki, sonra bir matematikçi gelse ve seninle olan zamanı arka arkaya koysa, aradaki boşlukları atsa, öyle bir şey istiyorum, ölmeden, arka arkaya, seninle.
halsizlik gitmiyor. pijamalarım mavi, siyah, pembe. shakira çok enerjili. bundan bahsedince, testesteron fışkırtıları hemen onun boyalı, ıslak, araba yıkamalı bir videosunu çıkarıyor. hafıza çok acayip. hadi bellek diyelim. videodan perşembe günü olan videoya uçtum. netlik olmadan görüntü üretme üzerine son derece rahatsız edici bir video. yine de iyi. ama adamın biri var. o uzak olsun.
sana dönelim. ah rüyalarım!
ne zamandır psikopat rüyalarım yoktu. ilki çay yapıyorum. iki şeye de su koyuyorum. neydi onun adı. iki cup. iki demlik mi? evet. ikisi de su. sonra misafirlere ikram ediyorum beğenmiyorlar. çay çok önemli bu ortamda. olmuyor. sonra yine deniyorum. şöyle: kağıtlar koymuşum alttaki cin lambası gibi olan şeye. kağıtların içinde çaylar yüzmüş. kağıt da değil peçete gibi. sonra peçeteli çay getiriyorum. yok onu da beğenmiyorlar. ama rüyadan da biliyorum ki haklılar. ben çay yapamıyorum. yeni gelin muhabetleri oluyor. ağlıyorum. babam beni koruyor. ağlamam da yapmacık gibi. hani ıııııı yapıp gözlerini ovuşturursun. hani masallarda.
ağır gelir dedi. ağır geldi dedi. ağır gelmesi olabilir mi? ağır olması çok kuvvetli bir duygu.
ikinci rüyam. z'yi vurdular. ah diye bağırdım. kanlar akıyordu. ne yapıyorsunuz diye kurtarmaya gittim. bir ok da bana attılar. sıyırdı. sonra tam camdan atlayacaktım ki uyandım bir sürü ceset arasından. planlayınca olmuyor. ben yazarken buluyorum kendimi hep. bu da benim hikayem.
mağazaları dolaştım. bu hep bana vakit kaybı gelmiştir. ama dünya böyle işlemiyor. kodlar, kültürel bıdılar. kendimizi sunma biçimimiz. en çok kitabım var. en çok kitapçılarda vakit geçirdim. ugly betty. sivilceler de hiç gitmedi. her yerim hep öpüldü. ama bu çok heyecan verici. hani, çok büyük. yani, arkadaşlarını sevmediğini anladığı an. herkes özüne dönüyormuş. benim özüm. özüm. öz. beklentililerden... telefon sesinden... başka ülkelerden... kaldığımız yerden... bu kadar özlemişken... deli gibi iken... deli gibi... deli gibi...

1 Mart 2011 Salı

mide bulantısı

bugün hastanede bir kez daha büyüdüğümü anladım. sezaryen dahil başka ameliyatınız var mı? hamile olma ihtimaliniz var mı? çok korkutucu. herkes pıt diye doğum yapıyor. sanki aylarca hiç bir fiziksel değişim yaşanmıyor gibi günler geliyor geçiyor ve çat çocuk. pat çocuk. hop çocuk. sonra o hasta olacak. sonra o acıkacak. ben kendim acıkınca bu bir problemken.. ne kadar uzak geliyor. burnum nefes alamıyor. pipim çiş yapamıyor. midem öğütemiyor. kolum kalkmıyor. 30 sene sonra neye dönüşürüm kim bilir....... işler rutin ama hayata bağlıyor. insanlar kaba ama bazen sevgili oluyoruz. okumak zor ama bazen oluveriyor sayfalarca. bugünüm de böyle geçti. tanıdık ve tanışmadığım sevgilerle. bunda bir hal var. mide bulantısı geçmiyor. kanda iltihap var ne demek? kanda yani bu insanın makine olmuş halini anlayamıyorum. sanki öyle değilmiş gibi flört. sonra yine yokmuş gibi tuvalet, yani girişleri mum ışığında kutlarken çıkışları yadırgamak niye? sade, iyi ki boku ile yazmış. hande iyi ki kanı ile boyadı. ne yesem bilmiyorum. ıspanak demir verir. yani bu o kadar belli ki sigara akciğer öldürür. alkol uyuşturur. spor çalıştırır. o zaman niye tersini yapıyorum? hastayken her şey daha da sıkıcı ama diğer günlerden çok da farklı değil. kitabımız çıkacak. hani bir de şey var... yazıp yazıp aslında sormak istediklerini soranlar... ben de öyle miyim? insan olmak çok zavallıcıklı bir şey. ben insanım. kan var içimde. ve buna çok yabancıyım. ta ki hani damardan iğne ile girip...

28 Şubat 2011 Pazartesi

haftasonu yazamadım.

çünkü internette ve blog'ta sorun vardı.
kalemi de alamadım.
beynimin içinde gezdirdim.
bakalım ne gelecek?
ne kadar hatırlanacak?
ya da hiç unutulacak mı?
bir oscar daha geçti.
ve ben tuvalete gitmek ve yemek yemek gibi şeyleri düşünmeden yapsam istiyorum.
tasarım ne işimize yaradı?
evimizi tasarladık.
üstümüzü, başımızı tasarladık.
kağıtlar, web siteleri tasarladık.
civcivler, makarnalarla...
saçlarımı ve gözlüğümü sevdiler.
ben bir tek kişiyi sevmedim.
onu sevmediğim için ben de bir şey var.
"bulut tadında, şeker tadında" diye konuşmak beni soğutuyor.
ben kimbilir kimleri soğutuyorum?
of, hemen ben de olumsuz olmak zorunda mıyım?
tamam işte, o soğutuyor, ben soğutmuyorum.
bunu kabul et, hep kendini minnacık yapmaya çalışma, olduğun gibi dur işte, dur biraz.
olduğum gibi durursam dünya patlar.
o zaman dişlerini sık.
araya bir iş maili girsin.
araya bir iş insanı girsin.
ay nedir bu sıkıntı? ye, iç, gül, öl. siyasetçi, bıyıklı adam ölmüş. kel ölür, sırma saçlı olur. ölümlerden sonra yaşadığımız bu öğretilmiş yas halleri beni nasıl da boğuyor.
ve bunların haber olması. 2 gün gündemi mesgul etmesi.
sevmekle ilgili hic bir sey yok.
sevgi yok. hep ölümler, hep yarattığımız bu sistemin çöplüklerine olan yardım kampanyaları, ışıltılı ve yapmacık, yani gerçekten regl olalım ve bir yaprak bağlayalım. olsun bitsin.

naber?

ne diyeceğini bilemeyen birinin kelimesi. tık tık tık tık. içeriden gelen bir ses. kusmak, artık olmasın istediğim. k, b, c, n, bunlar toplum. minik çizmeler, bunlar kontrolsüzce çıkarılan. çalan telefon, sesini özlediğim için. rüyalarımda çok oyunlar oynadık. rüyalarım çok uzundu. saçmalamak, çöpler, bunlar hep var. ama hepsine rağmen güzel olduğunu bilmiyorum. yani nasıl güzel olabildiğini anlayamıyorum. çocuklar, büyükler, hepsi var. filmler, patlamış mısır hepsi var. bütün bunların uzağında bambaşka bir his olarak ölmemeye doğru bir şey...
mail atarsın. aaaa yazınca, bbbb gibi cevap gelmezse ne kadar da güzeldir. çünkü mesela 1111 yaptı. hani aynı gibi ama değil. kendi dili var onun da. o biraz çürük. yani bitli gibi. hani karışık. biraz da anadoludan. diğer kalp de öyle. ama sanat yok. ama sanat hep var. sanatın zaten, o yapamadıklarımızı yapma alanı olduğunu anlayınca ona da kaçtı hevesim. hevesim orada. onsuz. onla. onun için. ona dair. peki ya ben?

19 Şubat 2011 Cumartesi

bugün

kasvetli bir hava var.
biraz soda biraz film.
kulaçlar.
bir kağıt. online.
bir kalem. parmaklar.
15 yıl.
bak bak bak bak.
formasyon.
ölüm.
masalar.
dud.
yap.
se.
bır.
ist.
sana ne desem.

devlerin

bir kadir inanır, bir türkan şoray geldi çattı yine.
aşkı.

17 Şubat 2011 Perşembe

ne kadar güzel olurdu.......

...olsaydı..
...gelseydi..
...verseydi..
...
...yazsaydı..
...sürseydi..
...sürtseydi..
...
...ağlasaydı..
...aksaydı..
...fışkırsaydı..
...
...
...
tam da oraya :)

basit ve minicik

çok mutluydu. kıpırtı.
sade. sorunlu ama merakla bekleyen.
basit olmak zordu ve bu bir iltifattı.
minicik olmak da hem sıradan olmak demekti hem de sevimlice bir hal.
bunların ötesinde çok fazla kelime vardı.
onlar işte, o kelimeler karnından aşağı iniyordu.
bütün o boruların içinden geçip turuncu patlaması.
kadın olmak çok güzel.
çok çok çok.

16 Şubat 2011 Çarşamba

arada kahve

onu unuttum. kahve oluyor. kafeinsiz. sonra bir gece önce gördüğüm rüyamı hatırlıyorum. sonra senem'den gelen maili defalarca okuyorum. sonra yine bir boşluğa uyandım diyorum. dış gözü konuşuyoruz yonca ile. dış gözü bulsam mı? dot'a bir şey bir şey bir şey. bu dağınık kafa ile buraya nasıl geldim? nasıl araba çarpmadı? bir kez çarptı. sonra çarpmadı. çok acayip. peri masalı da bitti. yeniden. bu masaya alışmalı.

güne nasıl başlıyorum?

saat yani telefon çalıyor. sonra ben her gece sabah spor yapmak üzere uyuyorum. ama bu pek olmuyor. akşam yapabiliyorum spor. çalan telefonu ileri saatlere alıyorum. biraz daha yatakta kalıyorum. yani kalkmak istemiyorum. bunu defalarca yapıyorum. 2 dk, 5 dk, 30 dk ileri alıyorum. böylece hazırlanmak için bana az zaman kalıyor ve ilk arada kalmışlığım başlıyor: gecikmesem mi, giyinsem mi? sonra bir gece önce dağıttığım eşyaların üstünden atlıyorum. dolaptan bir mandalin alıyorum. ne çok kitap var. hangi birini okuyacağım? sonra diş, yüz, biraz ilgi, duş. sonra, müzik yok mesela. bana öğretildiği gibi kombiyi kısıyorum çıkmadan.

-kombiyi neden 0'a getirmiyorsun?
-sanki bir şey mi değişecek, of!

bu diyalogtan sonra çok gülmüşlerdi. kombiyi ve 0 olmasını ya da olmamasını düşünmek, gerçekle olan ilişki demekti. benim gerçekle olan ilişkim biraz çarpıktı. neyse, bunu yapabiliyorum ve gerçekle olan ilişkim güçleniyor böylece, hayal dünyam neyse.

sonra evden çıkıyorum, anahtar, kilitler. dışarıdaki çöplere, duman, adım atmak ne kadar zor geliyor. sonra telefonum çalıyor ve başlıyoruz en berbat şeylerden konuşmaya. her gün yapıyoruz bunu. en kötü ne varsa konuşuyoruz. sonra buraya geliyorum. fatmik var. dürüst ve açık olup yok kendimi kabul etmem mümkün bile değil.

14 Şubat 2011 Pazartesi

hayal kurucam dedim

güldü.
kurdum.
gülmedi.
hayalimde bir sarhoş vardı.
bir sarhoş daha.
bir de yol.

13 Şubat 2011 Pazar

dear lord

I'm waiting for you.
h.

12 Şubat 2011 Cumartesi

cuma günleri

gözlerini görüp de bakmamak gibi.
ben seninim.
beni düşünme ben hep böyleyim.
daha çok ateş istiyorum.
böyle patlasın. kan çıksın.
ya o da benim olsun.
sesimi hapsedip sana üfleyeceğim.
onu en çok sen sevdin.
aşk beni hayata bağlayacak. yeniden.
sonra işte gözlerim dolacak.
biri ıslık çalacak.
onun içi geçecek.
ama senin karların olacak.
biri bana karbeyaz demişti.
kendime olan aşkım sana döndüğünde çok mutlu olacaksın.
deliklerden baktığında almodovar kadını olacaksın.

hey-hi

sebepsiz yere. daha iyi his. yumak. konuşma. konuşmadan. içeriye. içeri içeri. dışarı sevmez. kapıyı açar. şaka yapar. hep güler. bö. ayakkabımı düşürdüm. kenarı kurumuş ayaklarının. spor iyi hissettirir. hormonlara dönüş. onlarla oynamak. hiç bir şeyin gücü öyle değil. kendi zevklerini bulmak. börek, kadayıf, mantı dışında. aslında şarabı içmeden tatmak da aynı şey. o da bir kültür öğretisi. ameliyat olurken oje sürülmezmiş. parmakların moraracak. onu anlayacaklar. eskişehir'den ne zamandır bahsetmemiştim. yirmili yaşlarımın son yarısındaki tekrarladğım cümlem çalışıyorum da. olmayanı istemek. imkansıza aşık olmak. en güzeli o diş-dil hareketi. sana bir kitap aldım. yanına bir .. bıraktım. bunu bastırabilirim miydi? bunu bastıracağım mıydı? bunu bastır. bana bastır. ona bastır. sana bastır. bu sıkıntı, tekrarladıkça yayıyılır. yeni terapim. her şey çok güzel olacak. ne kadar da mutluyuz. hayat ne kadar da anlamlı. her şey ne kadar da sıkıcı değil.
bakalım işe yarar mı? allah'lı kelimeler çok işlemiş. kılıçdaroğlu ezan okununca durdu. politika da zor. özel olan da zor. en güzel aşk. aşklarımı terk ettim. makineler yetmiyor. mac zamanında gelmeliydi. hayatımın sonunu, hatta bir sonraki günü bile çok merak ediyorum. maillerime hep bakıyorum. ama bana mail gelecek bir durum yaratmıyorum. o zaman da stk'lardan geliyor mailler. özel, sıcak şeyler az. cesur şeyler az. kaybetmek istemediğim şeyler var dersen zordur bir kez daha. kaybedeceği bir şey olmayanlar daha mı güzel? zaten kayıp her şey, herkes. sadece maskeli. oyunlu. ne kadar çok oyun var. gözünü açar açmaz başlıyor. sahneye ondan kaçmıştım. orada çünkü söylemiştik. en başta demiştik oyun oynuyoruz diye. tahmin ederim. dans da diğer yaptığın şeyler gibiyse. derim çürüyecek. toprak altına girmeden. mümkün olduğunca girip çıkmalı. öpmeli. sonra ölmeli. yoksa her gün kahve içmekle olmuyor. sahne aşkı oturma odasının perdesinde ölmüş kız. seni çok seviyorum. sana tapıyorum. yanında olmak o kadar güzel ki.

peri masalı

sana kıyamıyorum.
senden vazgeçemediğim için olabilir mi?
çok mutlu.
çok şaşkın.

11 Şubat 2011 Cuma

nasıl düşünüyorsan

öyle hissedermişsin.
çok sıkılmış pu.
çok bunalmış.
her gün telefonda acıklı, vahşi, zalim hikayeler dinlermiş.
bu hikayeleri en yakınları yaşarmış.
pu'nun bir sorunu varmış.
neşe'nin kepek problemiymiş bu.
bir kedisi olsa belki her şey daha farklı olurmuş.
bu dünyadaki işlevinin çocuk yapmak ve devamlılığı sağlamak olduğuna inanılırmış.
o çocukla oyalanmak bilgece gelirmiş.
pu bir gün aptal bir fuara düşmüş.
yapacak daha iyi bir şeyi yokmuş çünkü.
pu'nun kulakları büyümüş.
ve kulakları pu'yu yemiş.

paranın alabileceği şeyler

bunları denedi. bir psikoloji kitabı. bir dvd. bir kahve. biraz suşi. bir kaç uzun telefon görüşmesi.
yine de olmadı. geçmedi. şımarık. sadece telefondaki kadının sesi iyi geldi bugün ona.
başım dertte dedi kadın.
böyle içine girmek için onun, soğukta dolandı.
bunun ne önemi var?
daha planlı, daha zamanlı.
bazen kafam çıkacak.
bazen.
kapitalizm mutlaka bağımlılık yaratmak zorunda, evet.
sanırım, yaşamın anlamı, beni gülümseten, gıdıklayan, öpen, vuran, ...
insanda gizli. ve ben insanları sıklıkla ...yorum.
o zaman, kaşımın arasındaki çizgi derinleşiyor.
çimenlerin pembeleştiği yerden arayan soran da yok.

10 Şubat 2011 Perşembe

şubat'ım

seni çok seviyorum. miniğim. 28 günsün. öbürleri kocaman. kabus kadar. 31 ya da 30. ne bir eksik ne bir fazla. seni çok seviyorum. 28'sin. miniciksin.
not:
ot:
t:
bu arada ameliyatım çok acırmış. 15 gün sürermiş. am-el-i-yat.
yamuk dişim.
tıkalı burnum.
çarpık parmağım.
göçmüş ucum.
"banka kurmanın yanında banka soymak nedir ki"
fatmagül'ün teyzesi.
aynı duvar.
aynı ayak.

o dedi bu dedi

h: anneanne gibi mi oldu, a deseler ameliyat mı olacaksın yani?
f: sen nasıl istersen.
m: sen yokken biz ne yapacağız, nasıl yürüteceğiz bunca işi?
y: bavulum hazır bekliyorum gelmek için.
p: bence, o iş yerindeki adam ne dedi ise onu yap.
m: ya şimdi ol, ya da hiç olma, bu işi hemen hallet, kurtul.
m: bence bir doktora daha görün.
d: fısfıs yapalım.
d2: ameliyat yapalım. sebep kronik sin.
d3: ameliyat yapalım. sebep et, kemik.
kağıdın söyledikleri: bambaşka, mesela bademcik.
m: olmayacaksan yarın toplantı var. ona göre gel.
f: uyuyorum.
fe: ol bence, bak hasta olunca bile ne fena oluyoruz, her gün böyle yaşanır mı?
c: ben ne gerekiyorsa yaparım.
s: annemi arıyorum hamdiçkom soruyorum hemen.
y: benim bir şeyden haberim yok.
b: hıncal uluç neyse o adam da o. acıyan gözlerle bakma bir daha ona.

yazınca bir böcek olduğumu görüyorum.
çıkan şey, tam olarak şöyle: .............

çok klasik ama

sözlere değil de eylemlere bakıyorum.
açıkça ve soyut olmadan yazmaya çalışacağım.
imla kurallarına da uyarak.
ameliyat olacaktım.
3 farklı doktorun 3 farklı sonucu oldu.
sigorta şirketlerinin ve hastanelerin ve buna dahil olan -bazen ulaşılmaz- doktorların karmaşaları oldu.
bütün bunların yanında, birlikte olduğum insan bana çok destek oldu. bu beni çok mutlu etti.
hepsinin ötesinde, ağladım. buna sevindim. ne zamandır birikmişti. oh dedim, gitsin, çıksın. oh derken, iyi niyetli olduğunu umduğum o kadın geldi. bırakma kendini dedi :) neyse. ne kadar çok dünya görüşü varsa, o kadar çok doktor tanısı var. yani sen x seven, y yiyen, z okuyan biri isen t tanısı koyarsın. ama c okuyup p yaparsan aynı veriye u diyebilirsin. bu çok karmaşık.
tüm bunların uzağında ve soğuğunda, birlikte çalıştığım ve sıklıkla güzel anmaya çalıştığım bu insan, ne kadar değersiz olduğumu bana yaşattı. buna ben izin verdim. üzüldüm. üzülmeye çok müsaittim. hani şöyle bir şey, ben ölsem, kendisine olan etkisini düşünecek ilk, öldüğüm için üzülmeyecek. bu insan doğası olabilir. bunu anlamaya çalışıyorum. iş ciddiyeti ve gereklilikleri, duyguların önüne geçtiğinde, ben bunu anlayamıyorum.
sevgili m,
senin kötü yönünü gördüm. toplamına kötü diyemem. bana çok kötü hissettirdin. aslında, bunu da yapan sen değilsin benim. ne demişti atıf yılmaz'ın filmindeki kadın, istemediğin şeyleri hayatından çıkaracak gücün var, çıkarabilirsin. seni isteyip istemediğime karar vermek üzereyim.
ne yazık ki bir sürü vakit geçirdik. bomboştu.

9 Şubat 2011 Çarşamba

.

neden olmadığını buldum. çünkü herkesin pazı dolması yaptığı yeşil yaprakları ben pişirmeden ısırıyorum, yutuyorum.

TK

nedense son bir aydır geçmeyen bir kasvet var. okul yok ve bu çok sıkıcı. okulsuz kendi dünyamı kuramamak daha sıkıcı. aslında kurmuş olduklarının... nefes alamıyorum. bu kez fiziksel. türk aile yapısı çok zor bir şey. konudan konuya atlıyorum, olsun. nevresimler... atıf yılmaz... bunu kırmak için bugün pil aldım. bu çok büyük bir adım. fenerin pili bitmişti. onu hayata döndürdüm. o pili düşünmek, almak, takmak o kadar büyük bir yaşam enerjisi gerektiriyor ki. tıpkı her gün duş almak gibi. yürümek gibi. ne kadar zor tüm bunlar. düşünmeden yapmaya alıştığımız için pıt pıt pıt oluyor.

sevgisizler, hayatları zor olmuşlar, beni rahat bırakır mısınız?
varlığınız türk varlığına armağan olsun ve beni bırakın.

yani karşındaki kişiyi düşünerek mi yazacaksın, yoksa bu bir terapi mi? türk aile yapısı çok kötü bir şey. bundan o kadar eminim ki.

3 Şubat 2011 Perşembe

yapabilenler

yapıyor. yani mesela şunu anlayamıyorum. kendini bunca süslemek utandırmıyor mu? 78 ayakkabı, 18 maske, 82 ceket. iyi geliyor, belli ki. bu nasıl bir kayboluş ya da oluş? ya da bunun tam tersi. o nasıl bir şey asıl? ruh gibi gezinmek. giymemek. yememek. çok yemek ama baharat katmamak. yani limon sıksan daha sağlıklı ve belki daha lezzetli olacak ama bunu yapmıyorsun. tahammülün yok. oradaki o tuhaf lekeli limon sulu şişeyi deviriyorsun. alt metin şu mu: nasılsa ölüceksin? ya da şu mu: uğraşamam. ya da şu mu: sen değerli değilsin. bunun ne olduğunu bilmiyorum ama birileri yediklerine çok dikkat ediyor. giydikleri şeyleri özenle seçiyor. birileri de burnunu karıştırıp çıkarttıklarını üstlerine sürüp parmaklarını kokluyorlar. hangisi daha yakın. tabii ki ikincisi. o zaman değersizlik mi bu yoksa en değerlilik mi? anlamıyorum. nasıl da sıkılmadan vakitlerini mağazalarda harcıyorlar. arada bir yapmak lazım belki ama hani o indirim dönemlerinde niye utanmıyorlar? bence çok utanılası bir şey, üstüne bir şey almak. çok feci. yemek alışverişi de öyle. tanrım, zezu! ölümlüsün.

peki

gün boyu delirip yazdıkça yazalım. ne büyük lüks.

beyaz ışık mı seversiniz?
sarı ışık mı evinizde?

bu sorunun cevabı çok önemli. bu sorunun sorulması çok önemli. bu sorunun cevaplarına sinirlenmeniz çok önemli. lanet olsun. siz neden bu kadar önemlisiniz?
yok yok. belki de bizim hiç gerçek bir ilişkimiz olmadı. çok acayip. diğerleri ile bile bu kadar olmamıştı. çok acayip.

"sizin gibi olmayanlara tahammül edemiyorsunuz ama herkes size tahammül etsin istiyorsunuz?"

bir ölüm yaşandı. herkes yine kendi yüzünü paylaştı o ölüm yolu ile. ben de her zamanki gibi suskun kaldım. twist. ya da nereden geliyor bu karşı tarafı bozmama hali? ben biliyorum. şiddetli zamanlarda, ortalığı sakinleştirme görevin olmuştu. hatırladın mı?

çok rahatsızım. sanat ile ilgilenenlerin hayatı böyle, diyenler; ne işin vardı evinle, çoluğunla, çocuğunla kalsaydın, diyenler; hepsini bırakalım benim bunları dert edinişim, yine bir ... yere gidiyor. en yakınımdakiler toplum böcekleri. o zaman dolabımı gözden mi geçirsem? gücüm var mı? pure bir insan dolabı yapmaya gücüm var mı? ne kadar çok pütürcük. homojen mi olur? böylesi de fazla. nasıl olacak?

en büyük hayalimiz eşyalar üzerinden olunca işte o zaman midem bulanıyor.
ayakta kalmak bu kadar zor olunca, işte o zaman bana da tren çarpsın alicim.

yalnızlık. sana dayanabildiğim gün belki de pure dolabım olur. seçilmiş bir sürü yumak koyarım oraya. yoksa ben gittiğim için mi siz de gittiniz? elimde kalanlar hep sinekli örümcek.

2 Şubat 2011 Çarşamba

kemirgenler

hey. yine içim sıkıldı. yine çünkü arada bir yerlerdeyim. çekiştiriliyorum. içimdeki ilerici güçler ve dışımdaki gerici güçler arasında. hayır diyemiyorum. kötü olamıyorum. belki de çok kötüyüm ama bunu dillendiremiyorum. bütün bunlar içimi kemiriyor. acaba kemirmese daha gerçek biri olabilir miyim? çünkü oluru budur. her zaman gülümsenmez ki. her zaman uzlaşılmaz ki. kaldı ki benim ruhum hiç bir zaman uzlaşmazken dudaklarım bunu hiç reddedemiyor. gelen girsin. giden girsin.
türkiye, ülke, toplumun en küçük yapı birimi ve minik bir değilse de eh işte bir değilse de tamamlanmak üzere olan değilse de öznelik hali işte. kemirgenler tek bacağımı yedi.

27 Ocak 2011 Perşembe

S'den. Ç'den. T'den.

"polyannayla negatif böcek arasında dengeli bir yer olmalı."

25 Ocak 2011 Salı

göbek bağı

kesilince daha da bir güzelleşiyor ki...

öylece

boşlukta salınsam.

savaştık

sen bir savaşçısın demişti.
sen bir albatrossun demişti.
sen'in dışına çıkabildiğinde mi başlayacak non-relational relationship.
neden oldu bunlar.
regl mi.
baktığın o fotoğraflar mı.
ne yaptın ki mi.
o andan neden zevk alamıyorsun.
neden savaş var.
bunun içine gir.
birincisi alıştığın düzen bozuluyor. gidiyorlar.
ikincisi ileri gidip gitmediğinden emin olamadığın ve aşağı çektiğin bir şey var.
üçünsücü henüz olmadı.
sakin olamadığında başlıyor her şey.
ne oldu şimdi.
bik bik yaptı ve istedi. sen mi yaparsın ben mi yaparım dedi.
şunu sen yap bunu ben dedi.
sen seninkini yaptın.
sonra geldi, ben benimkini yapmadım dedi.
sen de yardım edip onunkini yaptın.
sonra o kendisininkini yapmaya çalıştı ve bütün gün bununla uğraştı ve seni de içine sokmak istedi.
sen de girebildiğin kadar girdin.
sonra her şey karıştı.
onunki ve benimkini karşıtırınca sorun oluyor.
onunki onun kalmalı.
benimki de benim.
ben birleşemiyorum.

24 Ocak 2011 Pazartesi

buraya yazmak

en anlamlısı. mac geldi. sam değersizleşti. sam'a yeniden döndüm. bu çok acayip. mac gelmeseydi. sam'ı kucağıma alır mıydım? galiba en iyi yer burası. kafamın içinin aktığı bomboş şıklık. of dedi. pof. yine ne var? bir şey olmasa da hayat akmıyor. the walking dead. olay çıkıyor. hep bir şey çıkıyor. kahvemin sapı küflü. huf dedi. evet dedi. kahvemin içi siyah. sonra da gecenin bir yarısı kalkıp gitti, öyle mi? one of those girls. hey. from a party. going home. ok. awful. nice. mission. something later. so. sorry. your phone? please. bence onu ele geçirecekler. contact her. two one. saturday. who want to go. dedication. talk to you. ended. to kill you. an accident. last year. evet. evet. in your rooms. sinirli. what is it? curious. onu germeyin. campus. is required. I'm obviously gonna find. there is no way. rose. we have to get rid of it. please. we all agree. ordinary, remember?
pink. music. form. you. let's try. where are you? basic. frame. cik cik cik. max. hadi. hadi. my parents. understand. they want my father. I don't know. he knows. but there is no ... they might kill you. waxing. ceremony. hat. hot. hapşu. concern. shouldn't be? you will be paid. few days. everything. your money. but. he meant. zevkli. noir. pof. karıştı. müzik. yine mi? of. bıktım. sigara. o ışık. o gölge. o yol. o sinir. o havhav. o hayat. o masa. en uzunu. sit down. you wanna see. keep the brother. man. doctor. suprising hear you say. your son was kidnapped. everybody. why should I trust you. sales. I'm red. empire. music. piano. version. 26.

bir sinek

öldürdüm. evet bunu yapabildiysem başka neler neler daha yapabilirim?

tatlım, çok sıkışmış parmak arasına kaçmış çorap tüyü gibi...

sana söyleyemediklerimi buraya yazıyorum.
kıymetli yazmışsın.
ben seni içimde taşıdım.
çok öyle taşımıyorum. yani sinir oluyorum her şeye. bu çok kolay işte. ama sen, bir güneş gibi doğdun. ateş topu gibiydin. her yerinden kanlar fışkırcak gibiydi. seni hep çok güzel anlattım. seni hep merak ettim. bazen böyle sıkmak sıkmak istedim. sesini ve kırıtık tavırlarını izlemek çok güzeldi. sen bence bir tren prensisin! sana bunları söylemek için bu zamana kadar bekledim. ama yok. yine olmuyor. ben çok rezilce büyüdüm tatlım. söyleyemiyorum. bugün zorla, söyledim başka bir pıtırcığa. ama çok utanmak değil de,,,böyle çok kaçmak istedim hemen. kendime tahmmülüm yok ama siz içimde çok güzelsiniz. içime sizi soktuysam siz ben olur musunuz? ve o zaman size olan tahammülüme ne olur? buraya hiç girmeyelim. ben seni çok sevdim. hem de intimate sevdim. aramızda hiç bir nokta kalmayacak kadar sarılıp zıplasak? diğerlerini buraya yazamıyorum. ama muhtemelen ben sevdiğim her güzel tatlım gibi seni görünce de kaçıcam işte hep.
çok arabesk oldu.
çok yağmurlu oldu.
çok nasırlı.
çok cevizli.
çok sıkışmış parmak arasına kaçmış çorap tüyü gibi.
seni iyi ki tanıdım ama sen beni keşke dans ederken tanısaydın.
aman tamam böcek olarak hatırla.
bu böceklik hissi gitmedi, yapıştı, kaldı.

18 Ocak 2011 Salı

2h ve hallaç pamuğu

bilici: h.
h: şarabım paper'ım ve ben, sen?
bilici:
sadece ben, sadece ben dönmüşüm, o da merak etmiş, ben de yanlış anlaşılma durumunu yazdım ona.
h: bugun mu son tarih, ben de birazdan gondermek uzereyım, bugun di mi?
bilici: o öyle konuştuk diyo evet
h: ben oyle bilmiodum ama gondericem
bilici: ok, tamam bugun daha bitmedi
bilici: ben sağdaki h. ile konuşuyorum, koyu renkli ve küçük olan ile, hmmmmm,
"öteki" ile değil
h: bi saniye onu çağırıyım o zaman ben diğeriyim
bilici: diğer değil öteki, nıhahaha
öteki olan siyah
bilici: nayır beyaz
simülasyonun
h2: hey, bilici, orda mısın, beni mi çağırdın?
bilici: sen misin beyaz h.
h: hayır ben siyah ve küçük olan
ötekiyim
bilici: bana beyaz ve büyük olanı lazım
öteki olan o
h: ay dur o zaman çağırayım
napıcaksın onu?
gelmiyor
bilici:
hımmm
gelemez
niye
bilici:
bilmem gelemez yazamaz vs
h: hem küstah hem korkak
bilici:
beceriksiz
h: evet, ileticem ona
bilici:
sadece iletilebilir birşeyler ona
fazlası değil
h:
evet dokunulmaz

13 Ocak 2011 Perşembe

yarınki bira..

seni iple çekiyorum. deyimler çok güzel.

loop

seninle tanışmamız çok saçmaydı.
daha rujum yoktu o zamanlar.
saçım vardı.

ve işte birazdan gidip..

tek izleyicime en güzel dansımı yapıcam.
kameram o benim.

canikom ben yazamıyorum.

konuşamıyorum da.
içebiliyorum.
hadi konuş dediğinde, tuşuma bastığında, ben çok şaşırıyorum.
şaşırmak bugüne.
olsun be güzelim.
eksiklikler var, dedim.
sen çok güzelsin, dedi.
olmuyor, olmıcak, olmadı, dedim.
oluyor, sen görmüyorsun, dedi.
mezarım.
hani demiştin ya.
burası mezarım. gömmüşler burda yaşıyoruz diye.
ben defalarca, kafamı uzattıp baktım o topraklardan yukarı.
sonra biri gelip sen çiçeksin, dedi.
yeniden ekti.

anlatsam

şaşırır kalırsın.
şaşırmazsın da.
şaşırdın ya hani.
onun gibi olursun.
ızdıraplı mı.
değil hiç değil.
hatta zevkli.
zevkten yanarsın.
parmak uçların kesildiğinde.
patlıcak işte o kanlar.
işte o zaman.
kopuk bir .. olacak.
sonra onu ben en çok ben öpücem.
bitmicek.
sonra ben.
ölücem.

bu sahne

daha önce yaşandı.
bu kadın daha önce öldü.
bu adam daha önce.
bu kadın daha önce yoktu.
bu adam daha önce.
bu kadın daha önce doğdu.
bu adam daha önce.
bu kadın daha önce.

sen ben

seni seviyorum.
yapabilirsin.
yapmazsın.
yapsan.
yapardık.
yaparken.
yapıyor olurduk.
yapraklar.
yapmamıza şaşardı.
biz.
yapardık.
yap yap yap yap yap.
5 kere!

dans

ne zamandır yok.

otoritelerini

öldür.

biz, işte, öyle,

planlar yaparken geçip gidiyor zaman.
anlatamadığım zaman, en çok o zaman, ve utandığım zaman, yapamadığım, yetişemediğim zaman, dengeleri bulamadığım zaman, cici kızı öldür.

sorunum

ingilizce değilmiş, türkçeymiş de.

sadece ve sadece

müzikle ayakta durabiliyorum.

6 Ocak 2011 Perşembe

her gün

geleceksin.
her gün dakikaların dolmasını bekleyeceksin. her gün ayakların çorapların içinde duracak ve çevresini köseleler saracak. her gün tırnaklarını boyayacaksın. ama oje ile değil. eline geçen renk bırakan kalemlerle.
her gün nefret edeceksin.
her gün iki parmağın birbiri ile oynayacak. boynun ve kıkırdakların toksinlerle dolacak. son 1 dakika da bitti.
hadi git ve şimdi diğer rutinlerine başla.

who am I?

işçi.
feminist.
kadın.
soyut seven.
sürrealizm seven.
queer seven.
özel olanın politik olduğunu düşünen.
film.
tiyatro.
dans.
ses.
pratik seven.
deneyim seven.
kitap seven.
duygu, his ilgisi olan.
anti-militarist.
bachmann, plath, woolf seven.
özgürlük, kimlik merakı, isteği, çoğalması.
din olmayan.
rutin olmayan.
öpücük.
h.

5 Ocak 2011 Çarşamba

türkiye

sallanıyor. o ilişki biçimini üreten mekanlar. yorgun dizlerim. eksilen etler.
yazılı bir el. yeşil tırnak. boğuk boyun. gözler. kapanırken.
yok yok. somut olamayacağım. bunu yapamayacağım. yazıldığı gibi okuma.
mekan ve zaman ve tül.
bittim.
aradın. saçmasın. bambaşka bir yerden bana nasıl ulaşırsın. bana ulaşmak mı?
yine olmadı. yine fırladı.
sen ama otel ağızlı, korkuttun ve taksideyim.
tanıdıkmış. karakter değişiyor. plot aynı plot. karakter çok acayip. çok feci değişiyor.
utanıyorum.
ben utanıyorum.
ben hep utanıyorum.
ben çok utanıyorum.
aslında. belki de kibir bu. belki de olmamışlık. belki de bir çürük meyve tadı.
belki de sadece yorgunluk. hadi yazı dili ile olsun. yorgunluk be güzelim.
en güzelim. en tatlım. en yorgunum. yorgun ve işçiyken ne kadar da yorgunsun.
yaparken ve dans etmezken ne kadar da yorgunsun.
konuşurken ve susarken ne kadar da yorgunsun.
başlıkta türkiye, ne kadar uzaklaşıyorum senden.
oysa sen benim coğrafyamsın.
ezberlediğim atlaslardaki gibi değil.
oldu işte. başıma sen geldin. seninle sıklıkla tutkulu oluyoruz.
seninle yok sensiz. kandırmalar. bedenimden sesler geliyor.
türkiye. düriye gibi. çok yordun beni.
onları attın. onları tekmeledin. beni hep çalıştırıyorsun.
çalışmam çok çalışmam gerek. kendi payıma düşenle seni kurtaramam ama dokunabilirim.
bu yol belki beni de kurtarır. kurtulmasak ne olur? kurtlar. kurtlarımız.
toprakla uğraşmak elektrik alıyor diyorlar.
ölürken toprağa gitmek güzel olabilir öyleyse.
bazen çok sıkılıyorum. g'den mesela. nasıl da sıkılıyorum. şifreli yazdım. çünkü ben bir sansürcü yumağıyım. buna, bu kadarına bile tahammülüm yok.
ve herkes somut konuşuyor. yine öteki çıktı.
bu yollar. bu ışıklı yollar. kendime sarılıp görünmeyen kabuklarımı üfleyeceğim.
biliyor musun?
sen her şeyi bilirsin.
ne kadar da planlısın.
işçi olmak. arı gibi vızıldamak. hepsi senin için. aa biliyor musun?
askerde üstünden geçenlerle tanışmış. ben onlarla yaşadım. yüz sene yaşadım hem de.
üstlerinden geçilmişlerle. üstlerine üst üstlü çıkarlar. kolum öyle yorgun ki.
tamam yazı en kolayı. ama hadi ters bir kelime yaz da çok ulvi dursun. kolayın zorluğu, güzelin içindeki çirkin ve her iyinin bir kötüsü! ne basit oldu değil mi ve di mi. bok ve kaka ve dışkı ve gayata mıydı? daha var mı? kıç ve göt ve popo arasındaki fark nedir? kültür. seni mahfedicem. doğallık. seni zeytinlerden toplıcam. karnım. seni 3'e bölücem. 5 ile çarpıcam. amına koyucam. işte oldu! küfürlere döndük. küfürlerle olan sorununu çöz. yeniden ürettin bravo. sistemi, gender'ı, kodları, şak şak. hassiktir. benim küfrüm yok. bunlar benim değil. cici kız. ve film noir. bir küfür kitabı bulucam. ya da gidip uyumalı.

iyi geceler derken 8 yaşında eve gelen tüm misafirleri öpen bir kız çocuğu vardı.

..
..