20 Mart 2011 Pazar

beni

arar oldu. yıllar sonra. kocaman dev adam. sırlarım dedi. ama hep anlatır herkese bir iki tek atınca. herkes her şeyi biliyor. bu kadın, dedi, benden intikam almaya çalışıyor. burada öleceğim, dedi. gelip bulurlar. senin adın kezban olsun, dedi. gelir bakarsın böylece, dedi. o da ne demekse. biz bugün, ben bugün, bütün gün, yine o aynı hallerde, bir oraya bir buraya, iki küçük poğaça ile başlayarak güne, yürüdüm. kağıtlar aldım. renkli. sen, dedi, pırıl pırılsın. onun sakalları var. kırçıllı. öksürse sesi üç kere boğumlanır. pencerede içer sigarasını. kaydetmiştim. kaybettim. sigarası yandı. annesinin çerez tabaklarını kültablası yapar. dedi ki, çok çalışmayın, kuşlarla paylaşın ekmeğinizi. hayat o demek değil, dedi. bir hınçla banyoyu temizledi. sürte sürte bir sürü kılı, kiri gönderdi deliklere. rahatlayamadı. yoruldu sadece. hırpaladı kendini. ya ne yapsın? bergman mı konuşsun? slyvia'yı aldı. var aslında bilgisayarda ama dvd'si olsun. ona hep baksın. göz kırpsın. en çok şarkı söylerken mutlu. dans ederken. ama göbeği büyüyor. hem de içinde bebek yok. 5 kilo daha verirsen baya iyi bir parça oluyorsun, dedi. anılar. rakılar. rakılar. rakılar. belki de bu odada nefes alıp veren şu bedendir hayat. uykusunda pamuk. bilmem ki. sinema olsun demiştik. yemek olsun. sonra kahve falı karıştı. edebiyat dergileri, diğer dergiler. televizyonun sesi, onun evine daha erken geliyordu. telefondaki sesten anladım. şöyle bir bakınca nasıl da fikir sahibi oluveriyor insan. titreyerek çalan telefonlar. biraz bedri baykam. rc'deki film karesi çocuğu. arabesk. festival sana gelsin canikom. yaşayacak kadar cesaretin olsaydı... o zaman, biliyor musun, yine de tüketirdik.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder