11 Mart 2011 Cuma

hey bu nasıl oluyor?

evden blog'uma yazabiliyorum. dışarıdan yazamıyorum. küçük parmaklarıma ayakkabı çarptı. sert ama sızlayan bir haldeler. yarın festival başlıyor. ben hiç bir şey yapamadım. bu sıkıntılı ruhu çekmeceye kilitlesem öyle bir şey yapsam. sıkıla sıkıla ölmek ne kötü. çok çabuk sıkılıyorum. bence hayat programlandığı gibi değil. hiç değil. büyük de bir laf değil bu, yani hani, evet, öyle zaten. öyle değil mi? kimya önemli. orada bir şeyler bozuk. böyle şeyler her zaman başımıza gelir mi? nasıl şeyler? bilmem... bunu sana söylemek istemiyorum. birbirimizsiz kalmak acıtır. o zaman bu ne demek? tek başına odasında duramayan xc kaçtı. anlayamadığım bu da çok ilginç bir düğümmüş. çok özlerim. ama ben, yani gerçek olanı kaybettim. yani, ona hiç fırsatım olmadı. hani, eğer, 88 yoksa o zaman 88 ararsın doldurmak için... 88 yokken 102'ye bakamazsın. onun gibi. ne yoksa, o diline mi vuruyor? hadi, canım oradan. bir film tavsiyesi üzerine boktan bir gece geçirdim. yazılarım, hayali bir boşlukta salınıyor. annem öldü, babam doğdu, yazamamak... beni koklasana... nasıl kokuyorum? ayaklarımla, koltuğumun altı ve yanaklarım hani saçımla birleşen... mutlu son yok. hep bir oluşum hep bir devinim hep bir olma hali var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder