10 Mart 2010 Çarşamba

Başlık Koymaz Olmuşum..

Benzemediğimizi hepimiz biliyorduk. Öylece oturduk. Tam beş kişi. İki + iki + bir.
Böyle eşleştirmeler yapıldığında "bir" olan, yani biricik ve yalnız olan hep o oluyor.

Canım çok sıkıldı. Canımı acıtan ne çok şey var. Fırlattığım cümlelerim.

- Bir yerlere gelebildiğini görebilseydim.
- Bir yerlerde o zaten.

Fikrini söylemeye çalıştığın an, ağzına lafı tıkan o sıradan kadına bugün kaç kez gülümsedin? Söylesene! Seni sevmedim, seni de, deme özgürlüğün ne zaman elinden alındı?

Sevgili Nevzatcığım,

Böyle zamanlarda ne çok geliyorsun aklıma. Nerede? Nasıl?

Anlaşılma ihtiyacı ile yazıp anlaşılmasın diye konulan bu sansürler. Çocuklarından övgü ile bahsedenler... Depremden kurtulanlar... Şu an tecavüze uğrayanlar... Bir şey çalan biri... Canım öyle sıkkın ki...

Sana ait o değerlerin yıkılması gerekiyordu. Yenilerini koymadığın sürece köksüzdün.
Bunlar gelip geçici. Hala kaçıyor musun onlardan?

Yazı, işte tam bu an lazım. Duygu yüklüsün. Yazmazsan patlarsın. Beni Fransız sanıp Fransızca konuşmaya çalışan adam iyi geldi. Mutlaka Türkiyeli olmakla ilişkisi var bu olayın. Her şey sosyoloji.

Çok renkli iki gözlük ve bir intiharlı gözlük oturdu masada, iki de gözlüksüz. Böyle de tanımlamak mümkünmüş.

Bugünü düşününce, seninle gittiğimiz o bahçenin yanında ... bir yer vardı.
Oradan geliyorum.

O dümdüz kadın, hani şu gülümsediğim ama sevmediğim - ne kadar kötü bu! - tüm havalı görüntüsünün ardında "durduydum, gittiydim, yaptıydım"lı bir dil yaşatıyormuş. Havalı değil de, en azından elimi sımsıkı sıkanlardan. Pardon ama bik bik bik diye söze devam edenlerden. Neyse ki gözünün üstüne far sürmeyenlerden. Ama o farı, ruhuna püskürtmüşlerden.

Bazen soruyorum. Yanlış yerde miyim? Cevap veriyorum. Evet. Yanlış yerdeyim. Ama bu yer, yolculuğumda önemli. Burada biraz daha durmak zorundayım.

İlk hedef: CDA.
İkinci hedef: Varlık.

Bunu yapmazsan gözüme gözükme.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder