3 Şubat 2011 Perşembe

yapabilenler

yapıyor. yani mesela şunu anlayamıyorum. kendini bunca süslemek utandırmıyor mu? 78 ayakkabı, 18 maske, 82 ceket. iyi geliyor, belli ki. bu nasıl bir kayboluş ya da oluş? ya da bunun tam tersi. o nasıl bir şey asıl? ruh gibi gezinmek. giymemek. yememek. çok yemek ama baharat katmamak. yani limon sıksan daha sağlıklı ve belki daha lezzetli olacak ama bunu yapmıyorsun. tahammülün yok. oradaki o tuhaf lekeli limon sulu şişeyi deviriyorsun. alt metin şu mu: nasılsa ölüceksin? ya da şu mu: uğraşamam. ya da şu mu: sen değerli değilsin. bunun ne olduğunu bilmiyorum ama birileri yediklerine çok dikkat ediyor. giydikleri şeyleri özenle seçiyor. birileri de burnunu karıştırıp çıkarttıklarını üstlerine sürüp parmaklarını kokluyorlar. hangisi daha yakın. tabii ki ikincisi. o zaman değersizlik mi bu yoksa en değerlilik mi? anlamıyorum. nasıl da sıkılmadan vakitlerini mağazalarda harcıyorlar. arada bir yapmak lazım belki ama hani o indirim dönemlerinde niye utanmıyorlar? bence çok utanılası bir şey, üstüne bir şey almak. çok feci. yemek alışverişi de öyle. tanrım, zezu! ölümlüsün.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder