31 Ocak 2010 Pazar

Fargo

Coen kardeşler çekmiş.

En akılda kalıcı sahne: Kıyma makinesi gibi bir şeye insan koyup parçacıkların fışkırması.

Güzel grafik sahneler var. Park. Ağaç. Gölge.

Sonu da iyi. Yatakta.

Yan yana olan iki yataklı sahne de...

30 Ocak 2010 Cumartesi

Rüyamdaki Hapishane

Tatildeyiz. Otel odası. Dağınık. Akşam. Eğlence. Dansa! Ölçü ve uyumu bozmak istemeyenler kalkmıyor. Ölçü ve uyum... Elbisem uzun. Tek omzu yok. Bileğimde takı niyetine küçük bir kitap var. Kitaptan bilezik yapmışım. Misafir geliyor: Me ve Mü. Gitmiyorlar. Biz onlara gidemiyoruz. Yemek anı. Sürprizsiz. İki hemşire beni götürüyor. Hakkımda konuşup gülüyorlar.

-N'oldu?
-Dünyada sizi tanımayan yok. Sivilceler ve muhteşem vücudunuz...
-Nasıl?
-On dört yıl sonra... Bakalım ne hale geleceksin?

F'm geliyor. Hapishaneye bırakılıyorum. Saçma tv sesi. Ranzalar. F'm gidecek. Üzülüyorum. Ne kadar çok kitap okuyabileceğim. İlk aklıma gelen bu. F'm gitti. Berbat bir his.

Yüzmek istedim uyanınca.

Hapishaneye konma sebebim internette yazdıklarımmış.

Özgürlüğüm...

29 Ocak 2010 Cuma

Yengen & Leyla

Marmaris Büfe'deki bu isimleri kim koydu? Kadın yemek.

Kalp

Yanımdan öylece geçip gittin.

Günün Kelimesi

Taşra.

Oteldeki M.

Kocaman bir yüzük içinde kaybolmuş minicik bir kadın.

28 Ocak 2010 Perşembe

3K

Korku
Kazanmak
Kıskançlık

Bu duyguları uyandırıp istediği her şeyi satabilirmiş.
Bugün, bir satış koordinatörü ile vakit geçirdim.

27 Ocak 2010 Çarşamba

Işıkla Yazmak

Photos = Işık; Graphe = Yazı
Fotoğraf çekmeyeli uzun zaman oldu. Keşif yapmayalı... Görüntüler!

26 Ocak 2010 Salı

Film

Deniz kızı. Orman cini. Peri.
Bir kadının seks günlüğü...

Sen, Sen, Sen

Yıllar geçmiş. Hala benimlesiniz. Bu bir yanılgı. Birlikte yemek yemediğimize göre...

25 Ocak 2010 Pazartesi

Pof

Öyle bir yap ki işini, gelip seni -çölde de olsan- bulsunlar!

Kar Yağarken...

Film izledim. İki tane. İlki Fatih Akın'dan. Soul Kitchen. İkincisi Christian Vincent filmi. La Separation.

Soul Kitchen
Pek de bir şey kalmadı.

La Separation
Nedense çok güzeldi.

24 Ocak 2010 Pazar

Telefondaki Kadın

Hep anlatıyor. Dur durak bilmeden. Seni hiç görmeden. Bu, öyle bir ihtiyaç ki bitmek bilmiyor. Doymuyor.

23 Ocak 2010 Cumartesi

Kırmızı

Yağlı boya. Fırça darbeleri. Tutku. O tutku, boyalardan okunuyor. Bilgisayara dokunamazsın.

Cık

Günde sadece bir kez e-mail kontrol etmek mümkün mü?

% 28,4

Yağ oranım.

Taciz

Çiğköfteci: Yalnız yaşıyorsunuz galiba, abla. Az aldığınıza göre...

22 Ocak 2010 Cuma

30

Spinning yordu. Pilates dokundu. Tae bo saçma. Zıp zıp. En güzeli yüzmek. Olduğun yerde değilsin. Alabildiğince açıl. Portakal benden. Satranç uzak.

Yaşlı Adam

Rollerin değişmesi ne tuhaf. İnsanları google'lamak kadar... Hayatın tam ortasında olmak ne güzel. %100 tedbirliymiş. %100 maceraperest. Karşıdan karşıya geçerken bile nasıl daha yaratıcı olabilirim diye düşünürmüş. Akşam, yeniler içinde spor gelecek.

4 Kişi, 1 Toplantı, 3 Bardak Çay

Üç takım elbise ve bir kırmızı gömlek aynı masanın çevresinde. Kırmızı gömlek için çay getirilmiyor. Bunun kararını çayları koyan kişi veriyor. Böyle bir karar verdiği için işte, o kişi bundan sonra da hep çay koyacak.

21 Ocak 2010 Perşembe

Orhan Veli

"Tak takıştır; sür sürüştür; inadına gel! Dostum değil misin?"

N'aber Sultan?

Gülümsetiyor.

Nero

Kahve altı tamam. Tostumu yedim. Kahvemleyim.

Laptoplulardan biri gözüme takıldı. Acelesi yok. Belki de, hiç bir zaman acelesi olmayacak.

Ağır ağır çıkacak bu merdivenlerden.

Yanaklarım kıpkırmızı olacak. Koşmaktan. Yetişememekten. Soğuktan.

20 Ocak 2010 Çarşamba

?

Arada olmak... İçim sıkılıyor. Arada kalınca... İçim sıkılıyor. O, onu diyor. Bu da bunu. Sıkılmama rağmen buradayım. Bu da beni sıkıcı yapıyor. Bir sürü yük... Bir sürü laf kalabalığı... Bir sürü saçma sözcük... Tavır. Yoruluyorum. Dur. Hayır. Hayır. Hayır. Hayır. Hayır. Hayır. Hayır. Hayır. Hayır. Hayır. Hayır. Hayır. Hayır. Hayır. Hayır. Hayır. Daha kaç tane lazım?

İçimde taşıdığım adam dedi ki:

"Yaratıcılığın önündeki en büyük engel ödlekliktir. Sana deli denmesinden, aptal denmesinden, kötü denmesinden korkmayacaksın."

Masaj

Başka ellere bedenini teslim etmek... Bilgisayar başında saatlerce oturmanın hediyesi: kütürdeyen omuzlar, eğimli bir sırt! Işık çok hoş. Flu gibi. Ne denir ona? Daha bronz gösteren... Müzik de tanıdık. Ortam müziği. Atmosfer. Kelimler ne ucuz? Ucuz olan ben miyim? İğne. Batırmak.

Kazlar ve Tüyleri

Hava soğuk. Çok üşüdüm. Şanslıyım. Kaz tüyü ile doldurulmuş bir montum oldu. Hafif ve sıcacık.

İnsanoğlu kazların tüylerini yolmuş ve kendi üstüne örtmüş. Daha güçlüsü gelse... İnsan derisi yüzse... Sonra da onları üstüne giyse...

19 Ocak 2010 Salı

Kaç kişinin ölümüne peşinden gidebileceği bir derdi var?

19 Ocak. Hrant Dink bugün gitmişti. Üç yıl olmuş.

Demokrasi yok. Yan yana durabilme çabası da...

Anne- Hadi, gidiyoruz.
Çocuk- Nereye?
Anne- Dışarı.
Çocuk- Tamam.
Anne- Haç... Kazağının altına sok.
Çocuk- Neden? Evdeyken hep boynumda, kazağımın üstünde!
Anne- Şimdi içinden sarkıt. Söz dinle, olur mu biriciğim?
Çocuk- Peki.

Ev içindeki özel hayat tecrübesi ile kamusal alana çıkış farkındalığını anlatmıştı Hrant Dink. Unutamadım.

Ağaçlar büyüdü. Sen büyüdün.

L-A-F A-T-M-A-K

Bugün çoraplar beyaz dantel. Yağmur... Yolda bir iki adam... Hava soğuk. Etek ve rüzgar... Dillerindeki sözcükler: "Alttan kombili yahu bu herhalde."

Rüyam

Bir sürü defterim var. Hepsi yarım. Rüya yazarken şey önemli... Hangi olayı yaşadıktan sonra hangi rüyayı gördüm? O takip, mümkün olamaz defterlerimi bulan için. Buradan belki anlaşılır. Hep aynı blog'a yazacağım için... Kaldığım yerden devam edebileceğim için...

Rüyam: Şa'ya gitmişim. Es de orada. Es ile konuşmak çok iyi geliyor. Şa meşgul ve yok. Umut verip kayboluyor. Para hep aklımda. Yine mi isteyecek? Ne kadar isteyecek?
Bekliyorum. Bir kaç kişi var. Özgü... Müthiş insanlar gelecek. Bekliyoruz. Sanki bir futbol takımı kampa gidiyor. İnecekler bir bir. Ya da bir film ekibini bekliyoruz. Öyle bir his... Otobüs geliyor. İçinden en çok tanıdığım insanlar çıkıyor. Ya & Ne. Sarılmışlar. Taşıyamamanın getirdiği bir sarılmışlık... Er geliyor. Onunla birlikteyim. Er, Ne'nin hayatında önemli biri. Er ile birlikte olmak iyi değil.

18 Ocak 2010 Pazartesi

Kamera

Büyülü alet. Az önce -yıllar sonra- elime aldım. Baktım. Net değildi. Gözlüklerimdenmiş. Öğreniyorum. Ben bakarken bana da baktılar. İşte buna bayılıyorum!

Kelimeleri yazıp yazıp silmek neyin göstergesi?

Kahve fincanımı yıkadım. Yaşlı kurt geldi. Örümcekli siyah çorabımı fark etti. Konuşmaya çalıştı. Yüzümdeki o, "durumdan haberdarım" ifadesi... Rutin sululuğuna donuk bir cevap... Uzaklaştı.

Yaptım!

Yüzüyorum!